ABD-Çin ticaret savaşını kim kazanır sorusunu cevaplamadan önce şunu belirtmekte fayda var. Ticaret savaşı abartılıyor. Psikolojik etkisi, reel etkisinden daha fazla. Çin’de ekonomik yavaşlamanın ana sebebi şuan için ticaret savaşı değil, aksine Çin’in özel sektör için kredi musluklarını kısması ve altyapı yatırımlarının keskin bir şekilde düşürülmesidir.

Ticaret savaşının etkisi hiç yok denemez. Lâkin kendini yavaş yavaş hissettiriyor.

Trump’ın tetiğini çekmiş olduğu ticaret savaşı şu aşamada işe yaramıyor. Başta ABD, AB ekonomisi iyi olduğu için Çin mallarına kuvvetli talep var. ABD’nin Çin’e vermekte olduğu ticaret açığı ek gümrük vergilerine rağmen artmaya devam ediyor.

Çin her zaman şunu söylüyor: “ABD kendi hastalığını başkasına ilaç içirerek iyileştirmeye çalışıyor. Tüketim oranları yüksek olan ve dolayısıyla mallarımıza talep gösteren sizsiniz. Biz size mal sattığımız için bizi suçlayamazsınız. Bu açığı düşürmek istiyorsanız, daha fazla tassarruf yapmanız lazım.”

Çin daha fazla ithalat yapacağını söylüyor. Trump belki de bu eksende bazı sözler alıp ticaret savaşı muhabbetini hasır altı edecek.

ABD’nin esas amacı Çin’in kendi iç pazarında yabancı firmalara şart koştuğu teknoloji transferlerini, Çinli firmaların yurtdışındaki önemli teknoloji firmaları satın almasını ve  Çin’in elini güçlendirebilecek bazı önemli yatırımları durdurmak. Gümrük tarifelerini artırmak bu sıkıntıyı çözmüyor.

Bunun yerine ABD-Çin mücadelesi farklı alanlara dağılacak ve ara ara sürtüşmeler yaşanacaktır. ABD hususiyetle Tayvan kartını oynayacaktır. Teknoloji hırsızlıklarına karşı da kartal gözlü kesileceklerdir.

Bizim açımızdan değerlendirecek olursak, gözümüzün her zaman yeni fırsatlara açık olması gerekiyor. Özellikle ABD’ye Çin’den ihracat yapanlar ve bunların tedarik zincirlerindekiler Vietnam’a, Filipinlere kaçıyor. Emek yoğun işlerin buralara kaymasındaki başlıca neden Çin’in işçi ücretlerinden kaynaklanan avantajını kaybetmeye başlaması.

Şunu da göz önünde bulundurmak lazım ki bir üreticinin üretim yerini hızlı bir şekilde ve ani bir kararla değiştirmesi zor. Buna sadece “ticaret savaşı etkisi” gibi bakmaktan ziyade doğal devinim olarak görmekte fayda var.

Aslında AB’ye ihracat yapan firmaların Türkiye’ye taşınması da şirketlere cazip gelebilir. TL’nin değer kaybetmesiyle Türkiye’de üretim daha da ucuzladı.

Özellikle Çin’den mal tedarik eden bazı Avrupa firmaları Türk üreticileri tercih etmeye başladı. Bunun birinci sebebi Türkiye’den Avrupa’ya lojistik maliyetlerinin daha düşük olması. İkincisi, gümrük vergisinin olmaması. Üçüncüsü de Çin’deki ve Türkiye’deki ürün maliyetlerinin bazı sektörler için hemen hemen aynı olması.

Ticaret savaşının buradaki etkisi, “Çin’den daha ucuz neresi var?” sorusunu alıcıların ve üreticilerin zihninde daha çok yer ettirmesi oldu. Bir nevi, daha ucuz yer aramak veya Çin’den ayrılmak için bazı süreçleri hızlandırdı. Katölizör etkisi gösterdi. Pek tabii, böyle düşünenler için Türkiye de bir seçenek.

Bu süreçte AB ekonomisi iyi oldukça Avrupa’dan Türk mallarına talepte de önemli artış görebiliriz.

Çin, dışa açılımının 40. yılı olan 2018’den itibaren daha fazla ithalat yapacağını söylüyor. Dedikleri gibi daha fazla ithalat için gümrük vergilerini düşürürseler, Türkiye’yi Çin’e seçebilecek firmaların kafasında soru işareti oluşturur.

Şimdi gelelim esas konumuza.

***

Çin-ABD Ticaret Savaşını Kim Kazanır?

Photo by Gladson Xavier from Pexels

Trump’ın çelik ve alüminyuma getirdiği ek gümrük vergileriyle başlayan sürtüşme kısa zamanda tam ölçekli bir ticaret savaşına dönüştü.

Şüphesiz, bu ticaret savaşında kaybeden herkes olacak. İlk olarak, eğer ABD’nin yerel yatırımları, tasarrufları aşmayı devam ederse bu daha fazla ithalat yapacağı ve ticaret açığının artacağı anlamına gelir.

Daha da kötüsü, geçen yılın sonunda yürürlüğe giren vergi indirimleri nedeniyle ABD mali açığının yeni rekorlara koştuğunu göreceğiz. Bu da ticaret savaşının sonucu ne olursa olsun, ticaret açığının neredeyse yüzde yüz ihtimal artacağı anlamına geliyor.

Ticaret savaşı Çin-ABD rekabetinin ilk roundu. Bu kapışma Trump-Xi dönemiyle de sınırlı kalmayabilir. Biz daha ilk sahneyi izliyoruz. Uzun soluklu bir filmin belki de ilk dakikalarındayız.

Bunun gerçekleşmeyeceği tek ihtimal, ABD ekonomisinin resesyona girdiği bir senaryodur. Trump ABD’yi resesyona sokarsa gelirler düşer, yatırımlar azalır ve haliyle ithalat da düşer.

Trump’ın dar perspektifli ticaret savaşının en iyi sonucu Çin ile olan açığının bir miktar düşmesi olabilir. Bunun için ise Çin’in ABD’den daha fazla doğalgaz veya petrol alırken, ABD’nin Çin’den daha az oyuncak, bulaşık makinesi, güneş paneli ve elektronik alet alması gerekiyor.

Fakat bu planın işe yaraması şimdilik güç gözüküyor. ABD, Çin’e bağımlı olan ekonomisi için ithalatını daha pahalıya getirerek firmalarının üretim maliyetinin yükselmesine sebebiyet verirken, Çin’den misilleme geldiği için de daha düşük ihracata razı oluyor.

Bu perspektiften bakarsak, ABD için tarife savaşının en iyi sonucu şimdiki durumundan daha kötü olacağıdır.

ABD çok kısa görüşlü bir yaklaşım sergiliyor. Gümrük tarifeleri artırılarak Çin’in canını çok yakamaz. Zira tam ölçekli bir ticaret savaşı Çin’in GSYH’nın ancak %1’ini etkileyebiliyor.

Tavsiye Kitap ↓
Buradaki sorun Çinlilerin de belirttiği gibi Amerikalıların tasarruf oranlarının çok düşük olmasıdır. Ticaret savaşı ile Çin’in canını yakmaya çalışmak bir öngörüsüzlüktür. Bu adım Çin’in yurtdışına açılımını artıracaktır. ABD aslında bir cephe açarken karşısında birkaç cephe bulacaktır. Çinliler artık yeni pazar bulma noktasında ve tedarik zincirini çeşitlendirme hususunda daha fazla kafa yoracaklar ve strateji geliştirecekler.

ABD belki kendi müttefiklerini Çin’e karşı adım atmada sıkıştırabilir. Zaten AB’den Amerika’nın çok sıkıştırmasına gerek kalmadan Çin yatırımlarına kısıtlamalar getirme üzerine durduğunu okuyoruz. Lakin, dünya ne tek başına Amerikan müttefiklerinden ibaret, ne de Çin’in eli çok boş.

Bu durum ABD’nin diğer ülkelerle ilişki kurarken daha kabadayı ve zorba olmasını da beraberinde getiriyor. Çin’i ise tek taraflılık (unilateralism) ve ticari korumacılığa (trade protectionism) karşı çıkan bir ülke konumuna koyuyor. Kabul görmüş uluslarası ticari değerlerin savunuculuğunu yapan baş ülke konumuna yükseltiyor da diyebiliriz.

Aylık bültenimize abone olun, veri gazeteciliğini esas alan etraflı analizlerimizi kaçırmayın!

Çin ekonomisi üzerinde daha fazla kontrole sahip. Artık Çin yatırım ve ihracattan ziyade iç talebe dayalı bir büyüme modeline yönelmek istiyor. ABD, Çin’i yapmaya çalıştığı dönüşüme zorluyor. Fakat ticaret savaşı muhabbeti Çinli tüketicileri daha ürkek hale getiriyor.

Çin, ekonomisi üzerinde iyi bir kontrole sahip olsa da, tüketimi artıran mobil ödeme yöntemleri çok gelişmiş olsa da söz konusu ürkeklik özellikle konut ve araba gibi maliyetli ürünlerin satışından Çinlilere el çektiriyor. Ama her yıl düzenlenen Bekarlar Günü alışveriş çılgınlığına, korkulanın aksine, ticaret savaşı gölgesinin düşmediğini de eklemekte fayda var. Ali Baba bu yıl da yeni satış rekoru elde etti. Tüketim ekonomisine dönüşme adına çok umutsuz olunacak bir durum yok.

Bunun yanısıra, ABD Çin’i borç yönetiminde ve aşırı üretim kapasitesine sahip olduğu alanlarda da biraz kenara sıkıştırmış oluyor.

Çin ekonomisi yavaşladıkça altyapı ve gayrimenkul sektörüne ağırlık veriyor. Zaten son verilerde de çelik, çimento ve demir üretiminde önemli artışlar olduğunu görüyoruz. Çin borçlarını azaltmak için finans musluklarını kısıyor lakin üzerine ticaret savaşı tellalığı eklenince ve politik stabilite ekonomik stabiliteden de önde olunca Çin tekrardan eski ekonomik oyuncaklarına sarılıyor.

Şurası kesin ki, eğer ABD Çin’in ” Made in China 2025″ planlarına taş koymak istiyorsa mevcut stratejiyle bu iş çok zor.

Aksine, Trump’ın eylemleri yalnızca Çinli liderlerin inovasyonu destekleme ve teknolojik üstünlük elde etme konusundaki kararlılıklarını güçlendiriyor, daha da hırslandırıyor.

Ticaret savaşı ABD ekonomisinde enflasyonist baskı oluştururken daha düşük ihracatı da beraberinde getiriyor. FED 2019’da faizleri yükseltecek gibi duruyor. Şuan için ABD’de işsizlik tarihinin en düşük seviyelerinde. Fakat faiz artışı demek daha zayıf yatırım ve nispeten daha fazla işsizlik demek oluyor.

Trump, uyguladığı politikaların orta vadedeki olumsuz sonuçları ve takındığı tutumlar dolayısıyla kamu desteğini kaybedebilir. O zaman, kendi başlattığı savaşı kendi bitirir. Hem de ara seçimlerde gördüğümüz gibi bunu muhteşem zafer diye de sunabilir.

Nasıl mı? Çok basit. İlk çeyrekte Çin ekonomik aktivitesi her zaman düşüktür. ABD’ye ihracatın dip yaptığı bir dönemdir. Ek gümrük tarifeleri 1 Ocak’tan sonra %25’e çıkacağı için Çin’in ihracatı bundan da etkilenip belki de epey düşük seviyelere gerileyecek. Trump, Çin’in diz çöktüğünü söyleyecek. Çinliler en az hasarla kurtulmak için daha fazla doğalgaz ve petrol alacaklarını, Çin ekonomisinin kapılarını yabancı firmalara daha çok açacaklarının sözünü verecekler. Böylelikle ABD Çin’in önünü kesme konusunda daha efektif olabilecek stratejilerine ve kesin sonuçlar alabileceği uygulamaların peşine düşecek.

Gün geçmesin ki Çin, ekonomi gemisini dalgalı suların yıpratıcı etkisinden korumak için yeni önlemler almasın. Başa çıkmaları gereken ayyuka çıkmış borçları var, tüketim ekonomisine dönüşüm şart ve teknolojiyi kopyalayan değil üretip geliştiren tarafta olmaları su götürmez bir gerçek. Ne olursa olsun altından kalkmaları gereken önemli problemleri ve hedefleri var. Ne kadar başaralı olabilecekleri de meçhul. En azından artık daha kararlılar. Tarih devletlerin yükselip, çöküşüyle dolu. Çinliler yükselme sırasının kendilerinde olduğunu, bunun engellenemeyen bir yazgı olduğunu düşünüyorlar. Düşünsünler. Ona engel olacak birşey yok. ABD de hiç boşa alınacak bir rakip değil ama.

Ticaret savaşı Çin-ABD rekabetinin ilk roundu. Bu kapışma Trump-Xi dönemiyle de sınırlı kalmayabilir. Biz daha ilk sahneyi izliyoruz. Uzun soluklu bir filmin belki de ilk dakikalarındayız. Kim bilir daha kaç round göreceğiz? Kemerlerinizi sıkı bağlayın.

Unutmadan, kaybetmeyecek bir kişi biliyorum. Kendi devrinde sonuç ne olursa olsa olsun o yine bunu “big victory” diye sunacaktır.

Aylık bültenimize abone olun, veri gazeteciliğini esas alan etraflı analizlerimizi kaçırmayın!

[cite]