Son zamanlarda Türkiye Çin’den daha sık kredi alır hale geldi. 2017’den itibaren alınan kredilerdeki artış daha da dikkat çekiyor. Çinli bankalar özellikle enerji projelerinin finansmanına göz dikmiş durumda.

China Today Türkiye’nin Nisan sayısında BOC’un(BAnk of China) hedefinde enerji yatırımlarına finansman sağlamak olduğu belirtiliyor.Banka, Türkiye’deki kredi portföyunu üç yılda %40-50 artırmayı planlıyor.

Burda spesifik olarak enerji sektörü denmesiyle akla hemen üçüncü nükleer santrali geliyor. 2016 yılında Çin’de düzenlenen G20 zirvesinde Çin ile üçüncü nükleer santral anlaşması yapıldı. Projenin maliyeti takriben 22 milyar dolar. Kuşak ve Yol kapsamındaki en maliyetli projelerden birisi. Zaten derginin aynı sayısında, Çin’i kastederek “Nükleer güç olma yolunda” başlıklı bir yazı çıktı. İki yazı da aslında Çinlilerin Türkiye’de nükleer santral inşa etme ve buna finansman sağlama hevesine işaret ediyor.

Çin Türkiye’nin yumuşak karnını çok iyi okudu. Türkiye’nin dış borcunun GSYH’ye oranı 2001 seviyesine gelmişken, cari açık artarken, borç sürdürülebilirliği yerlerde gezerken bir ülkeye bu kadar hevesle kredi verme isteği okyanusta kan kokusu alan köpek balıklarını hatırlatıyor.

22 milyar dolarlık proje Çinli bankalarının ağzının suyunu akıtmaya yetiyor. Bank of China finansman sağlama isteğini belirtse de çok yüksek ihtimal bu proje için kredi ICBC’den alınacak.

ICBC’nin mevcut hükümet ile sıkı ilişkileri var. 2002-2009 yılında Enerji Bakanlığı yapmış Hilmi Güler ICBC’nin icra kurulunda yer alıyor. Hatta ICBC’nin Türkiye’deki hızlı yükselişini buna bağlayanlar da var.

Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi için Dünya Bankası ve Asya Altyapı ve Yatırım Bankası ile toplamda 1,2 milyar dolarlık finansman anlaşması imzalandı. Asya Altyapı ve Yatırım Bankası Çin’in öncülüğünde Kuşak ve Yol projesine kredi temini için kuruldu. Enerji ve kredi kesişiminde Çin burada da karşımıza çıkıyor.

Çin sermayeli bankalar önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki yenilenebilir enerji projelerine de finans sağlamak isteyebilirler.

Çinli banka ICBC’nin adını vurucu bir şekilde ilk defa Varlık Fonu ile 5 milyar dolarllık kredi anlaşması için masaya oturduklarında duymuştuk. Bu kredinin akibeti epey meçhul. Muhalifler, hükümetin paraya sıkıştığını, Londra ve Katar’dan eski desteğin gelmediği için yüksek faiz ile Çin’den borç alınmak zorunda kalınıldığını ifade etmişlerdi.

Eski Enerji Bakanı Hilmi Gür ICBC’nin kaynak sağlamada çok istekli davrandığını belirtmişti.

Çinli bankalardan irili ufaklı kredi alındı ve alınmaya da devam ediyor. 2017’nin Mart ayında Hayat Varlık, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve Çin Bankası ICBC Turkey ile 120 milyon TL tutarında sendikasyon kredisi aldı.

Temmuz 2017’de Türk Eximbank China Development Bank’tan 200 milyon dolar tutarında 3 yıl vadeli kredi temin etti. Türk Exim Bank’ın China Development Bank’tan aldığı kredi böylelikle 500 milyon doları bulmuş oldu.

Aralık 2017’de ise Ziraat Bankası ve İş Bankası da Çinli bankalardan kredi aldı. Ziraat Bankası China Development Bank’tan 600 milyon dolar kredi alırken İş bankası ise The Export-Import Bank of China’dan 400 milyon dolar kredi temin etti.

Şuanda zor durumda olan Türk Telekom da Aralık 2017’de kredi için Çinlilerin kapısını çalmıştı. Geçen yıl Bank of China, Türk Telekom’a 200 milyon euro kredi verdi.

Çinli bankalardan kredi alacak olanlar arasında THY de var. THY üçüncü hava limanı kapsamında yapacağı yatırımlar için ICBC dahil olmak üzere Çinli bazı bankalardan 800 milyon ile 1 milyar dolar arasında kredi alacak. Çinli bankaların kredi için iştahlı olduğu haberlere de yansıdı. Anlaşmanın Temmuz ayı içerisinde yapılacağı belirtiliyor..

Çin sadece Türkiye’deki Türk firmalarına değil, Afrika’da iş yapan şirketlerimize de kredi vermede çok hevesli.

Çin’in Türkiye politikası aslında çok aşina olduğumuz bir strateji. Afrika ülkelerine, Latin Amerika ülkerine uyguladığı poltikayı Türkiye’ye de uyguluyor.

Çin ülkelerin liman işletmelerini satın alıyor, doğal kaynaklarına yatırım yapıyor. Kuşak ve Yol kapsamında demiryolu, telekomünikasyon gibi altyapı projeleri başlatıyor. Bu projeleri de karşı ülkeyi borçlandırarak yapıyor. Borç veren emir de verir nihayetinde. Ülkeler borcunu ödeyemediği takdirde daha önce satın aldığı liman ve madenlerden azami fayda sağlamaya çalışıyor. Bu Sri Lanka’da bir limanın 99 yıllığına Çin’e verilmesi olurken, Venezuella ve Angola’da borç karşılığı petrol vermek olarak görülüyor.

Çin Türkiye’de mermer sektörünü ele geçirmiş durumda. En son bor anlaşması daha yapıldı. Bor anlaşmasının ayrıntıları çok iyi takip edilmesi gerekiyor.

Çin limanlarımızı da işletiyor. İzmir limanı ve İstanbul’daki Kumport limanı Çinlilere ait.

Borçlandırma işini ise özellikle ICBC ve Bank Of China Türkiye pazarına girdikten sonra hızlandırdılar daha da hızlandıracaklar.

Hiç şüphesiz Çin Türkiye’ye altı golünü 22 milyar dolarlık üçüncü nükler santral projesi ile atacak.

Çin’in borçlandırma tuzağı değişmedi değişmeyecek fakat Türkiye kendisini Rusya-Çin eksenine yaklaşmak zorunda hissettiği için tavizler vermek zorunda.

Çin Türkiye’nin yumuşak karnını çok iyi okudu. Türkiye’nin dış borcunun GSYH’ye oranı 2001 seviyesine gelmişken, cari açık artarken, borç sürdürülebilirliği yerlerde gezerken bir ülkeye bu kadar hevesle kredi verme isteği okyanusta kan kokusu alan köpek balıklarını hatırlatıyor.

[cite]

 

[xhshop-btn-gratuity class=”buybutton”]BAĞIŞ[/xhshop-btn-gratuity]